24 Nisan 2010 Cumartesi

Bebeklik Döneminde Bilişsel Gelişim ve Hafıza ( Bebeğim ve Biz Dergisi,Uzm. Psikolojik Danışman Elvan Ucur)

Gelişim, anne karnında oluşumdan ölüme kadar insan bünyesinde meydana gelen değişikliklerdir. Bu değişiklikler bedensel ve motor, bilişsel ve dil, sosyal ve duygusal süreçleri kapsamaktadır. Olgunlaşma ise, kişinin doğuştan getirdiği potansiyelin büyüme ve öğrenme ile birlikte ortaya çıkmasıdır. Çocuğun kaşığı tutabilmesi için kaslarının belli bir olgunluğa ulaşması ya da zihinsel olarak konuşmaya hazır olması için geçmişteki olayları hatırlama ve şimdiki yaşantılarla ilişki kurmaya başlaması gibi.


Bilişsel gelişim, çocuğun kendisini, çevresini anlamasını ve kavramasını, bilgiyi, bellek ve hatırlama gücünü, akıl yürütmeyi, sorun çözmeyi, kavramsal gelişimi ve düşünmeyi yani zihni içine alır. Bilginin kısa süreli belleğe aktarılmasını sağlayan süreçlerden bir olan algı, duyu organlarına gelen (görme, işitme, koklama, tad ve dokunma duyumlarını alan organlar) uyarıcılara anlam verilmesi, yorumlanmasıdır. Dikkat ise bilgi işlemeyi başlatan bir süreçtir ve organizmanın belirli uyarıcılar üzerinde yoğunlaşmasını sağlar.

Bilginin kısa süreli belleğe geçip geçmeyeceğini dikkat belirler. Kısa süreli bellek ise çalışan bellektir ve birkaç dakikayı geçmeyen hatırlama durumlarında görülür. Bilgiyi kısa süreli olsa da depolar. Uzun süreli bellek ise daha zengin ve derindir. Bilginin her istendiğinde kullanıma olanak verir. Örneğin, birinin bize bir telefon numarası verdiğini ve bizim yazma olanağımızın olmadığını düşünelim. Telefonu hemen elimize alıp aklımızda tuttuğumuz numarayı çevirelim. İşte burada kısa süreli belleğimizi kullanırız. Birkaç saat sonra tekrar aynı numarayı aramamız gerektiğinde uzun süreli belleğimize başvururuz. Eğer bu telefon numarası bizim için gerekli ise, zihnimizde bu bilgiyi tekrar etmişsek ve uzun süreli bellek ile ilişkilendirebilmişsek aynı numarayı rahatlıkla hatırlayabiliriz. Diğer durumda bize numarayı veren kişiyle tekrar irtibat haline geçmememiz gerekir.

Bilginin hafızada tutulduğu süre içerisinde belli aşamalarından bahsedebiliyoruz:

İlk olarak bilginin algılanması ve kodlanması gerekir. Bir önceki örnekte telefon numarasını aklımızda tutmaya çalıştıysak sesle ilgili bir kodlama yaparız. Eğer numara bize bir kağıda yazılı şekilde verildiyse görsel kodu kullanırız. İkinci aşamada tespit edilen bilginin bir süre saklanması yani depolanmasıdır. En son aşamada bilgi cevap olarak ortaya çıkar, telefon numarasının hatırlanması gibi. Bilginin aranması, bulunması ve geriye getirilmesi söz konusudur. Bu aşamalar hem kısa hem de uzun süreli bellek için geçerlidir.

Bu genel bilgilerin doğrultusunda yaşamın ilk yıllarında yani bebeklik dönemindeki bilişsel gelişim süreçlerine ve hafızanın gelişimine değinelim.

Doğumundan itibaren bebek, çevresini keşfetme çabası içerisine girer. Görebilir, işitebilir, tat alabilir, acıyı hisseder, dokunulmaya karşı duyarlıdır. Sahip olduğu tutma ve yakalama refleksleriyle bebekler çevreye uyum sağlamaya çalışırlar. Bebeklerin keşif amaçlı hareketlerinin içerisinde çevresindeki objeleri ağzına götürme, dokunma gibi hareketler de vardır. İlk aylardaki bu refleks davranışların, çocuğun tecrübe edinmesini ve uyarıcıyla ilgili bilgiyi belleğine yerleştirmesini sağladığı düşünülmektedir. Bebeğin ilk iki yılda keşfetme ve uyum sağlama amacıyla çevreyle kurduğu etkileşim öğrenme deneyimlerini oluşturmakta ve bilişsel gelişimin temelini atmaktadır.

Bebeğin çevreyi keşfi sırasında rastlantı sonucu gözlediği bir hareket tekrarlayabilir hale gelmektedir. Örneğin, yere düşürdüğü oyuncağın çıkardığı sesin dikkatini çekmesi ve oyuncağı eline aldığında yeniden atması gibi. Bu da yeni öğrenme deneyimlerine açık olduklarının ve tecrübeyi akılda tutarak hareketi tekrarlayabildiklerinin bir göstergesidir.

İşitme anne karnında geliştiğinden doğumundan itibaren sesli uyarıları almaya ve tepkide bulunmaya başlarlar. 3 aylık olduklarında annelerinin seslerini başkasının sesinden ayırt edebilirler. Ağlama bebeğin ilk iletişim şeklidir. Dil gelişimi ilerledikçe ağlama azalır. İlk altı ayda anlamsız sesler çıkaran çocuk, ses çıkarmayı taklit eder. 1 yaşına geldiğinde sesleri taklit etmeye hazır olan çocuk, kişilere ya da nesnelere yönelik kullanılan sözcükleri hafızasında tutmaya başlar.

İlk iki yılda bebeğin duygusal gelişimindeki öğrenme deneyimlerine bakıldığında, ilk haftalarda bebeğin gülümsemesinin refleks bir davranış olduğu, 3–4 haftadan sonra özellikle insan sesi ve yüzüne yönelik gülümsemelerin daha sosyal amaçlı olduğu düşünülmektedir.

İlk aylarda görsel alanı içinde olan nesne ortadan kaldırılınca nesnenin artık var olmadığını düşünen çocuk, 1 yaşına yaklaştıkça (7 – 10 aylık gibi) nesnenin sürekliliğini kavramaya başlar. Bellek ve hatırlamaya ilişkin ilk sinyaller nesne sürekliliğinin oluşmasıyla gözlenmektedir. Örneğin, görsel alanı içerisindeki bir oyuncak masanın altına konulduğunda önceleri ilgi göstermeyen çocuk, nesne sürekliliğini kazandıkça ortadan kaybolan oyuncağını aramaya çalışır. Ancak farklı bir yere dikkati çekildiğinde onu aramayı unutabilir. Bunun nedeni belleğin henüz bebeğin denetimi altında olmaması olarak açıklanabilir. Aynı şekilde annenin veya kendisine bakan kişinin yanından ayrılsa bile hala var olduğunu anlaması önceden yaşanılan ayrılığa yönelik endişeyi azaltır. Nesnenin sürekliğinin kavranması bilişsel gelişimin önemli bir adımıdır.

İlk yılın sonunda çocuk daha çok hareket eder, yürüyebilir, anlamlı sözcükler söyleyebilir. Anlama ve kavrama becerileri gelişmiştir, artık bir birey olarak var olduğunu kavramaya başlar. Bu dönemde gelişen beceriler çocuğun, deneme yanılma yoluyla daha fazla keşifte bulunmasını sağlar ve öğrenmeye yönelik deneyimleri artar. Tekrar eden davranışların yerini denemeye açık yeni davranışlar alır.

Bebeklerin duyu organları aracılığıyla aldıkları bilgileri nasıl anlamlandırdıkları ile ilgili sorular halen araştırma konusudur. Ancak yapılan araştırmalar kavram gelişiminin önemli olduğunu göstermektedir. Kavramlar yoluyla gelen bilgiyi örgütleme söz konusudur. Kavram oluşturma, zihinsel bir tasarım ya da zihinsel bir bellek oluşturma olarak düşünülebilir. Örneğin yeni doğan bebeklerin anne veya babalarını tanımadıkları diğer insanlardan ayırt edemedikleri belirlenmiştir. Örneğin, bebek anneye baktığında görsel bir bilgi elde eder ve kendisinin ihtiyaçlarını karşılayan bu kişiyle ilgili edindiği bilgileri örgütler. Yani annenin görüntüsü ve onun hakkındaki bilgiler birikerek belleği uyarır. Süt, anneyle ilgili bebeğin edindiği bilgilerden biridir. Annenin görüntüsü görsel bilgiyi, sütün kokusu ise kokusal bilgiyi oluşturmaktadır. Sese ilişkin işitsel bilgi ve anne tarafından kucaklandığındaki dokunsal bilgi de “anne” kavramının oluşumunda bellekte depolanan değişmez bilgiler arasındadır.

Farklı bir örnek vermek gerekirse, bebekler biberonla karşılaştıklarında kokusu, görüntüsü ve neye benzediği ile ilgili bilgi edinirler. Her karşılaşmada elde edilen bu bilgiler değişmezdir ve bebekler bu değişmez bilgiyi kavram oluşturmada kullanabilecekleri bilişsel yeteneğe doğuştan sahiptirler.

Araştırmalar en erken hafızanın sürece bağlı oluşan hafıza olduğunu belirtir. Burada bahsedilen süreç, bebeğin gelişim evrelerinde kazandığı becerilerle davranışlarını geliştirmesidir. Örneğin, çocuğun kaşığı tutmayı öğrenmesi, ufak parçalar halindeki yumuşak yiyecekleri ağzına götürmesi, daha ileriki zamanlarda ayakkabılarını giymesi, hatta bisiklet kullanması gibi. Sürece bağlı olarak oluşan hafızada daha önce bahsettiğimiz olgunlaşmanın yani kişinin doğuştan getirdiği potansiyeli büyüme ve öğrenme ile birlikte ortaya çıkarmasının da etkili olduğunu görüyoruz.

Sonuç olarak, bebeğin ilk yıllarındaki bilişsel gelişiminin, öğrenme ve hafıza becerilerinin kavram oluşturma ve sürece bağlı oluşan hafıza yoluyla biçimlendiğinden bahsettik.

Bu dönemde aile ve çevre faktörü ne kadar etkilidir?

Yapılan araştırmalar, gebelikte annenin yetersiz ve kötü beslenmesinin anne ve fetüs üzerinde olumsuz etkilerini ortaya koymaktadır. Aynı şekilde doğum sonrası kötü beslenen çocuklarda da bilişsel gelişimin olumsuz etkilenebildiği görülmüştür.

Duygusal sorunlar yaşayan çocukların (ihmal ve istismara uğrayan çocuklar, aile içi ilişkilerde şiddetli sorun ve anne-baba çatışmaları gibi) bilişsel gelişimlerinin yine dikkat ve konsantrasyon becerilerinin, hafıza gelişimlerinin olumsuzluklardan etkilenebildiği de belirtilmektedir.

Bilişsel gelişimi ve özellikle hafıza gelişimini destekleme amacıyla neler yapabiliriz?

İlk aylarda;

Bebeğinizle göz kontağı kurun, gülümseyin ve memnuniyetinizi ifade edin. Onunla konuşun. Görüntünüz ve sesiniz ona bilgi olarak gidecektir.

Bebeğin keşifleri taklit yoluyla şekillenecektir. Keşfettiği ve tanıdığı nesneleri ona sunarak tecrübelerini attırın.

Oyun malzemeleriyle uyarıcı zenginliği sağlayın. Bakabileceği, tutabileceği, hareket ettirebileceği objeler verin. Farklı boyutlarda, dokularda ve ses çıkartan oyuncaklar kullanın.

Onunla konuşurken çıkardığı sesleri dinleyin, onu taklit edin, yeni sesler çıkarması için onu cesaretlendirin.

Sesli uyaranlarla dikkatini çekin, şarkı veya ninni söyleyerek ritimli oyunlar oynayın.

Sürekli ismini kullanın. Yanına gelen kişiyi ona tanıtın. “Anne geldi”, “Bak baba geldi”... gibi

Düzenli uyku ve uygun beslenme sağlayın.

Anlama ve kavrama becerileri geliştikçe;

Yavaş ve anlaşılır konuşun, beden dilinizle konuşmanızı destekleyin.

Günlük alışkanlıklar hakkında bilgi verin. “Akşam oldu, şimdi mama sandalyemize oturalım ve anne sana yemeğini getirsin”

Resimli hikayelere bakın, resimleri ona anlatın, nesnelerin isimlerini söyleyin, taklit etmesini sağlayın.
Vermek istediğiniz bilgileri parça parça verin, bir anda her şeyi öğretmeye çalışmayın.

Bebeğinizin ilk aylarda kullanabilecceği oyuncaklar için ;
BEBEK ÇOCUK DÜNYASIna gelin

http://www.bebekcocukdunyasi.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızla katkı sağladığınız için teşekkür ederiz...